Tıpta Korkunç İhlal: Thalidomide Faciası

İnsan hayatını daha iyi sürdürebilmek adına ağrılara, hastalıklara karşı ilaç desteği sağlanmaktadır. Bu farmakolojik desteklerin insana herhangi bir zarar verip vermediği, insan ve hayvanlar üzerinde çeşitli deneylerle kanıtlanır ve herhangi bir sorun yoksa ilaç niteliğini kazanır.

Ne yazık ki ihmal edilen bir deney dünyayı olumsuz etkileyen sonuçlar doğurabilir tıpkı Thalidomide faciası gibi.

Ekim 1957 yılında Batı Almanya’da Chemie Grünenthal ilaç firması ‘’Contergan’’ adıyla Thalidomide bileşiğini deneyler sonucu hamileler dahil herkes tarafından kullanılabilir güvenli bir ilaç olduğunu söyleyerek pazar piyasasına sundu. Reçetesiz olarak satın alınabilen bu ilaç, bağışıklık sistemini aktif eden bir maddeye sahip olup sakinleştirici ve bulantılara iyi gelen özellikteydi. Hamilelerde sabah bulantılarına iyi geldiği kısa sürede topluma yayıldı ve hamileler tarafından kullanılan popüler ilaç niteliğini kazandı. Thalidomide, ilk başta grip önleyici sonrasında sakinleştirici olarak firma sahiplerinin yaptığı reklamlarda ‘’mucize ilaç’’ denerek tanıtıldı. Gerçekten de bu reklamlar Thalidomide bileşiğini bir aspirin kadar satmayı başardı.

Thalidomide Faciasında Yan Etkileri

Thalidomide yan etkileri ilacın ün kazanması sonrasında ortaya çıktı. 1959’da hekimler sinirlerde gerçekleşen bozuklukları rapor ettiler ancak dikkate alınmadılar. Şirket bu yan etkilerin kendilerinden kaynaklanmadığını düşünüp ilacı piyasada tutmak için çabaladı. Kısa sürede insanlarda ishal, kabızlık, kas ağrıları gibi yan etkileri görüldü ancak en büyük yan etki hamile kadınlarda meydana geldi. İlacı kullanan gebe kadınlarda 90.000 düşük gerçekleşti. Yaklaşık 15.000’den fazla bebek ise fokomeli -uzun kemiklerin eksikliği, yokluğuyla beraber el ve ayakların gövdeyle tamamen bir olan hastalık- olarak dünyaya geldi. Bu bebekler ‘’flipper babies’’ yani yüzgeçli bebekler olarak adlandırıldı. Anne karnında, doğumdan hemen sonra ya da doğum sonrası malformasyon (kusurlu doğum) nedeniyle birçok bebek ölerek bu ihmale kurban gitti.

Thalidomide

Fetüsün gelişimini etkileyerek doğumsal kusurlar yaratan teratojenik etkilerinin şüphesi 1961’de başlayarak ilaç piyasadan çekildi.  Öyle ki bazı ülkelerde 1963 yılına kadar ilaç raflardan kaldırılamadı. ‘Thalidomide neredeyse tüm dünyada kullanıldı ancak Türkiye’de neden kullanılmadı?’’ sorusunu duyar gibiyim. O dönemde Türkiye’de raflarda satılacak bütün ilaçların deney ve testleri Sağlık Bakanlığı tarafından gerçekleştiriliyor ve onay almayanlar kullanılmıyordu. Thalidomide Türkiye’ye geldi ancak İstiklal Madalyalı Ord. Prof. Dr. Süreyya Tahsin Aygün ve Prof. Dr. Şükrü Kaymakçalan yaptıkları deney sonucunda ilacın fetüsün gelişimini engelleyecek maddeye sahip olduğunu Sağlık Bakanlığı’na bildirerek Türkiye’yi bu felaketten kurtardı.

Geçmişte birçok trajediye sebep olan Thalidomide hakkında çalışmalar yürütülürken; günümüzde lepra, AIDS ve bazı kanser türlerinde bu ilaç tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Thalidomide faciası ile birlikte önemli dersler alınarak Amerika’da ilaçlar FDA (Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi) denetim sistemlerini geliştirmiş, FDA ve benzer denetleyici kurumlar insanları ilaç kullanımında oluşacak risklerin öngörülmesini sağlayacak stratejilerle ilaç pazarlamasının oluşması gerektiğini kabul etmişlerdir.

Bu yazı ilginizi çektiyse EMPATLAR: HER CANLININ ACISINI KALBİNDE HİSSEDEBİLEN İNSANLAR yazımıza bakabilir. Ayrıca bizi Instagram ve Twitter’dan takip edebilirsiniz

Total
3
Shares
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Önceki

MATRUŞKA BEBEKLER

Sonraki

Geleceğimizi Kendimiz Belirliyor Olabilir Miyiz: Kendini Gerçekleştiren Kehanet