Geleceğin Karanlık Portresi: Distopya

Sizin için dünyanın en kötü hali nasıldır? Bu kadar kötü olamaz dediğiniz dünya hayalleriniz hangi kaygıları barındırır? Jest, mimik ve hatta düşüncelerinize kadar kontrol altında tutulduğunuz totaliter rejim kaygısı mı, teknolojinin her yeri ele geçirdiği bir dünya kaygısı mı? Şu an düşünmeye başladığınız o kötü, karamsar dünyalar sizin kendi distopyalarınızdır. Sizin için geleceğin karanlık portesi bu distopyalardır. İnsanlar, gerçek olmasından korktukları bu dünyaları distopik eserler olarak bize sunmuş belki de bizi uyarmak istemişlerdir. Araştırmaya başladığınızda distopya türünün kitap ve film ağırlıklı olarak fazlasıyla eserini bulacaksınızdır.

DİSTOPYA ESERLERİNDE KAYGILARIN DEĞİŞİMİ

Çok eski yıllarda bile bugünün kaygılarını taşıyan eserler olsa da aynı dönemde yazılan eserler genellikle aynı kaygıyı taşımışlardır. Dünya yaş aldıkça kaygılar yön değiştirmiş, eserler farklılaşmıştır. Örneğin 1949 yılında yayınlanan 1984 kitabı ile 1951 yılında yayınlanan Fahreneit 451 kitabı, totaliter rejim ve insanlık bilincinden tamamen uzaklaşma kaygılarını işlemektedir. Neredeyse aynı kaygıları işleseler de korku dozları ve işleme şekilleri ile özgün hale gelen bu eserler 2. Dünya Savaşı’nın etkisiyle dönemsel kaygılar içerisinde yazılmıştır. Günümüzde bu iki kitaba olan yoğun ilginin sebebi ise bu kaygıların çoğunun kitaplardaki düzeyde olmasa da gerçekleştiğini görebiliyor olmamızdır. Bu eserlerdeki kaygılarından bağımsız olarak 1968 yılında yayınlanan, 1982 yılında “Blade Runner” ismiyle beyaz perdede boy gösteren “Androidler Elektrikli Koyun Düşler Mi?” eseri ise bugünlerimizin kaygılarıyla bağdaşan bir konu işliyor. İlk baskısında 1992’de, sonraki baskılarda 2021 tarihinde gerçekleştiği ifade edilen nükleer savaş sonrası insanların koloni gezegenlerine kaçtığı, androidlerle birlikte yaşadığı ürpertici bir dünya ile karşılaşıyoruz. Bu eser taşıdığı kaygılar yönüyle Yıldızlararası, The 100 gibi eserlerle ve günümüzün farklı gezegenlerde koloni kurma fikriyle bağdaşıyor.

FEMİNİST KABUSLAR

Totaliter rejim, doğanın tahribatı gibi kaygıların yanında feminist kabuslar içeren distopyalar da 20. yüzyılın yıldız eserleri arasında bulunuyor. Kadınların kafeslerde yaşadığı bir dünyayı kaleme alan Swastika Geceleri ve kadınların “ayaklı rahimler” olarak görüldüğü Damızlık Kızın Öyküsü kitapları türün en çok ilgi gören eserleridir.

yeni dönem distopyası ready player one filminden bir kare

Güncel distopik eserlere baktığımızda çoğunluğun ekranlara yansıdığını, eserlerin genelinin ise bilim kurgu türü ile iç içe olduğunu göreceğiz. Düşünmeyen, duygusuz insan modelini çokça görüp alıştığımızdan mıdır bilinmez artık yaşanılmaz hale getirdiğimiz, salgın hastalıklar sonucu başkalaşmış veya tamamen teknolojiye gömülmüş dünyalarda yaşamaktan korkar haldeyiz. Tüm bu kaygı dolu dünyalara dönüp baktığımızda nasıl bir dünyada yaşayacağımızı bizim seçtiğimizi ise net bir şekilde görürüz. Distopyalarımızdan uzak bir dünyada yaşamak tamamen bizim elimizde…
Peki, sizin distopyanız nasıl bir yer? 

Total
0
Shares
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Önceki

Dünya'nın İkizi Sizce Hangi Gezegendir?

Sonraki

Paul is Dead: Bir The Beatles Efsanesi