Başlıkta şaşırmanızı gayet iyi anlıyorum, tarihi notları ve olayları incelerken ben de bir hayli şaşırmıştım. Bahsedeceğim kişi günümüzde torunu ve geliniyle çekişmesi ile gündeme oturan hatta cenaze provasını bile yapan Windsor Hanedanı mensubu Elizabeth Alexandra Mary yani Kraliçe II. Elizabeth.
Daha 13 yaşında küçük bir çocukken 2. Dünya Savaşı’nın ansızın başlaması ile Elizabeth’in günümüzdeki ketum tavrının çıkarımını yapabiliriz lakin kim bu yaşlarda böylesi kaos dolu bir savaşa şahitlik etmek zorunda kalsa aynı tepkiyi verebilir. Savaşta ailesini kaybetme korkusu yaşaması da cabası tabii. Malum savaş bu, kimin nerede öleceğini kimse kestiremez.
Savaşa yalnızca Elizabeth değil kardeşi Margaret’de şahit olmuştur. Bu iki kardeş daha İskoçyadayken savaş başlamıştır kısa süre sonra Norfolka giderler burada kaldıkları sürede ise İngilterenin’de savaşa dahil olmasıyla Royal Lodge denilen korumalı Kraliyet evine giderler.
1940 yılında Kraliyet ailesi Londra’da bulunan Windsor Sarayı’na geçmesinin arsından Annesi Bowes Lyon’a çocuklarının Kanada’ya gitmeleri için Lord McGarel Hogg’dan teklif almıştır fakat bu sevimli ve sıcak kanlı kadın birden kükremiş olacak ki “Çocuklarım ve ben Kralsız hiçbir yere gitmeyeceğiz, Kral da burayı asla terketmeyecek” demiştir.
Savaş Yılları Kraliçe II. Elizabeth
Elizabeth daha 16 yaşında Kadın Silahlı Birimine başvurdu fakat babası Kral VI. George buna izin vermedi. Günler, aylar vedahi yıllardır süren ailesine karşı direnmesinin yanında askeriye ’ye ve askerliğe olan tutkusundan ötürü alanda bulunmak için defalarca orduya da başvurmuştu, nihayetinde 18 yaşında geldiği 1945 yılında Kadın Yardımcı Hizmetine kabul edilmişti. Bir prenses Monarşiler tarihinin görmediğini yapıyor, gizlenmek, saklanmak ve kaçmak yerine bizzat savaşa dahil oluyordu.
Askeri nizam eğitimi aldığı sırada, kamyon motoru, şoförlük, otomasyon, bakım ve onarım alanlarında da eğitimlerini bizzat askeriyede başarıyla aldı. Bu eğitimlerindeki başarısının sonucunda Onursal Komutanlık nişanına layık görüldü. Sabah uyandığında asker, akşam Windsor Kalesine gittiğinde ise prenses oluyordu. Bu iki eylemle de günümüzdeki çıtkırıldım prenseslik algısını bizzat yıllar önce yıkmış oldu. Hem silahını tutan hem de manikürünü yapan bir kadını manevi olarak yıkmak ne kadar zorsa bu kadını diplomatik olarak sıkıştırmak bir o kadar zor olsa gerek.
Eğer bu yazı ilginizi çektiyse GÖBEKLİTEPE SERÜVENİ -1 yazımıza bakabilir. Ayrıca bizi Instagram ve Twitter’dan takip edebilirsiniz.