Dünya edebiyatı’nın öncüsü 4 büyük distopik eser:
- Mıy(Biz) Yevgeni – İvanoviç Zamyatin
- 1984 – George Orwell
- Brave New World(Cesur Yeni Dünya) – Aldous Huxley
- Fahrenheit 451 – Ray Bradbury
Peki, nedir bu distopya? Distopya, ütopyanın anti-tezidir. Ütopya aslında var olmayan, var olamayacak kadar harika tasarlanmış ideal toplum düzenini ifade eder. Distopyada ise toplum otoriter-totaliterdir yahut diğer baskıcı bağnaz sistemler altında karakterize edilir, Yunanca kelime anlamında da olduğu gibi anormal, hastalıklı durumlar taşır.
Bu dört distopik eser distopyanın mihenk taşlarıdır. Öyle ki bu dört eser distopya türünün İncil’i, Tevrat’ı, Kuran-ı Kerim’i ve Zabur’udur diyebiliriz. Yazıldıkları dönemlerin şartları göze önüne alındığında akıl üstü sayılabilirler. Örneğin, 1984 eseri 1949 tarihinde kaleme alınmış belki de 1984 yılını değil de 2034 yılını doğru tahmin etmiştir. Okuduğunuzda yaşadığımız günlerden veya önümüzdeki birkaç muhtemel yıldan izlere rastlamadınız mı? Sanırız ki bunu sadece zaman, net ve doğru bir şekilde cevaplayabilir.
Öncü Distopik Eser: Mıy(Biz)
Yazarın en bilinen eseri ve tek roman çalışmasıdır. 1920 yılında kaleme alınan distopik eser yazarın ülkesinde ancak 1988 yılında yayımlanmıştır. Romanın kurgusu, bir devrimin ardından 26. yüzyılda geçmektedir ve kendisini örnek alan diğer romanlar gibi bu eserde de distopik bir atmosfer mevcuttur.
Romanda insan doğadan ve kendi benliğinden koparılmış, Biz haline getirilerek toplumun sıradan bir parçası halini almıştır. Öyle ki artık isimler kullanılmamakta, en üstün bilim olan matematikten yararlanılarak her yurttaş bir sayı ile anılmaktadır. Saydam cam duvarlar arasında yaşayan yurttaşların her anı sistem tarafından denetlenmekte, erkek ve dişi sayılar sadece sistemin izin verdiği çiftleşme saatlerinde perdelerini indirip dış dünyadan ve gözlerden uzak kalabilmektedirler. Toplum gelişmiş, bilim ilerlemiş, dünya dışına yolculuk yapmak bile mümkün olmuştur ancak tanımlanan dünya beklendiği gibi ütopik değil, karanlık bir distopya olmuştur.
Biz, distopik geleceği konu alan, çoğunlukla özgür istemi kısıtlayan, yok eden totaliter iktidarları anlatan romanların ilk örneğidir. Roman, en gelişmiş sistemin bile daha iyi bir alternatifi olduğu iddiasını kendisine temel almıştır. Sovyetler Birliği’nde 1921 yılında yasaklanmış olan romanın İngilizce tercümesi 1924 yılında Birleşik Krallık’ta yayımlanmıştır. Bu eser ilk anti-ütopyacı (ütopya karşıtı) roman olarak Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya eseri ile George Orwell’ın 1984 isimli eserine esin kaynağı olmuştur.
Bu distopik eser, baş kahraman D-503’ün ağzından bir tür günlük şeklinde anlatılır. Kahramanların isim yerine ürün koduna benzer kodlarla isimlendirilmesi ve genel anti-ütopyacı tutum, daha sonraları birçok romanda kullanılacak ve roman birçok distopya türündeki esere öncü olacaktır. Distopik bir hiciv olan romanda birçok özel ve farklı detay göze çarpar. Bunlara örnek olarak romanda evlerin saydam materyallerden yapılmasını verebiliriz. Bu herkesin her an gözetlenebilir olmasını ifade eder.
Ellerden Düşmeyen Eser: 1984
Buraya bir önceki romandaki açıklama gibi romanı anlatmaktansa bizi fazlasıyla etkilemiş bu romandan kesitlerle onu anlatmak yapmak isteriz ki bu kesitler fazlasıyla açıklayıcı olacaktır.
- Bilinçleninceye dek başkaldıramayacaklar, başkaldırmazlarsa da hiçbir zaman bilinçlenemeyecekler. (Bu kısım kitapta Proleterler için söylenmiştir.)
- İnsan devrimi korumak için diktatörlük kurmaz. İnsan diktatörlük kurmak için devrim yapar.
- Eğer umut varsa proleterlerdedir.
- Olumluyu olumsuza yeğlerim. Oynadığımız oyunda kazanmak söz konusu değil. Ama bazı yenilgiler ötekilerden daha iyidir.
- Özgürlük iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir. Eğer buna izin verilirse gerisi kendiliğinden gelir.
- “Geçmişi denetleyen” diyordu. Parti sloganı: “Geleceği de denetler; şu anı denetleyen geçmişi de denetler.”
- En üst sınıf, uzun dönemler süresince, yönetimde kalmış, ama iktidar yetilerinin ve kendilerine olan inancın yittiği dönemler de olmuştur. Böyle zamanlarda, orta sınıf özgürlük ve adalet için çarpıştıklarını öne sürerek alt sınıfı kendi saflarına alarak üst sınıfı devirmişlerdir. Orta sınıf amacına ulaşır ulaşmaz, alt sınıfı eski yerine indirip kendisi üst sınıfı oluşturur. Çok geçmeden bu iki gruptan birinden ya da her ikisinden ayrılanlar, yeni bir orta sınıf oluşturur ve savaşım yeniden başlar. Bu üç grup arasında amacına, geçici bile olsa, ulaşamayan, alt sınıftır.
- Kitleler asla, yalnızca ezildikleri için, kendiliklerinden başkaldırmazlar. Kendilerine karşılaştırma yapabilecekleri ölçüler verilmedikçe, ezildiklerinin bilincine varmazlar.
- Bağlılık, düşünmemek demektir, düşünmeye gerek duymama demektir. Bağlılık, bilinçsizliktir.
- Partinin varlığını sürdürmesi düşünce polisinden bile çok, sorgusuz sualsiz inanan, körü körüne bağlanan böylelerine bağlıydı.
Ütopik Bir Distopya Cesur Yeni Dünya
Sosyal hiciv konusunda usta olan Aldous Huxley, bu eserinde Yevgeni’den fazlasıyla etkilenmiştir ancak bu kitabı diğerlerinden ayıran şey bir distopya örneğine göre çok ütopik olmasıdır. Romanın kurgusu Londra’da 26. yüzyılda geçmektedir. Bu distopik eser, mükemmel dünyanın çok da mükemmel olmayacağını gözler önüne sermiştir.
Romanda üreme teknolojisi, öjenik ve hipnopedi (uykuda öğretim) sayesinde toplum değiştirilmiştir. Aslında tanımlanan dünya bir ütopya olarak da görünebilir fakat ironik bir ütopya; zira insanlık sağlıklı, teknolojik açıdan gelişmiş, savaşlar ve yoksulluk yok edilmiştir. Tüm ırkların eşit olduğu ve herkesin mutlak olarak mutlu olduğu bir dünya vardır fakat ironik bir biçimde, tüm bu gelişmeler birey için çok önemli olan birçok değerin yok edilmesi, kaldırılması ile başarılmıştır. Aile, kültürel çeşitlilik, sanat, edebiyat ve felsefe artık yoktur. Yeni Dünya’da tanrı Ford’dur. Ayrıca salt zevki önüne gelenle seks yapmada ve vücutta yan etkileri en aza indirilmiş bir uyuşturucu olan soma kullanmada bulan toplum hedonistik (hazcı) bir topluma dönüşmüştür.
Kitapların Yakıldığı Distopik Eser: Fahrenheit 451
Fahrenheit da bizim kullandığımız Celsius gibi bir sıcaklık ölçüm birimidir. Fahreneit 451 de kitabın tutuşma sıcaklığıdır, aslında ismi bile bir yerlerden kitabı ele veriyor.
Guy Montag işini seven bir itfaiyecidir. Televizyonun ve teknolojinin hüküm sürdüğü karanlık bir dünyada okuma eylemi yok olmak üzeredir, zira itfaiyeciler yangın söndürmek yerine ortalığı ateşe vermektedir. Montag’ın işi ise yasadışı üretimlerin en tehlikelisi olan kitapları yakmaktır. Montag yaptığı iş üzerine tek bir gün dahi düşünmemiştir ve tüm zamanını televizyonlarla kaplı odalarda zaman öldüren eşi Mildred’le beraber geçirmektedir. Ancak yeni komşusu Clarisse’le tanışmasıyla tüm hayatı değişecektir. Kitapların değerini kavramaya başlayan Montag artık tüm bildiklerini sorgulayacaktır. “İnsanların, uğruna canlarını feda etmeyi göze aldığı bu kitapların içinde ne var? Gerçeklerin farkına vardıktan sonra bu karanlık toplumda artık yaşanabilir mi?”
Bu 4 büyük distopik eser de bizde çok büyük etkiler bırakmış kitaplardır ve bize kalırsa her birey ölmeden bir kez bu kitaplara şans vermeli. Yazımızı, George Orwell’ın çok sevdiğimiz bir sözüyle bitirmek isteriz;
Hiçbir yararı olmayacağını bile bile insan kalmanın çok önemli olduğunu düşünüyorsan, onları yendin demektir.
george orwell