SAMARRA (SÂMERRÂ): TÜRKLER İÇİN YAPILAN ŞEHİR

Samarra, Abbasi Halifesi Mu’tasım-Billah tarafından 221’de (836) Bağdat’ın yaklaşık 100 km. kuzeyinde ve Dicle’nin sol kıyısında kurulmuştur. 221-279 (836-892) yılları arasında başkent olarak kullanılmıştır. Samarra adı çoğu araştırmacıya göre “göreni sevindiren” anlamındaki “sürremen rea” ifadesinden kaynaklandığı öne sürülmektedir.

Kaynaklarda kuruluş nedeni olarak; Mu’tasım’ın Türkler’den teşkil ettiği, şehir hayatına uyum sağlayamayan askeri birliklerin zorba tavırlarıyla taşkınlık yapmaları ve Bağdat sokaklarında at koşturarak insanların yaralanmasına ve hatta ölümüne sebep olmaları yüzünden halk ile aralarında çıkan tartışmaların tehlikeli boyutlara ulaşması gösterilmektedir. Dönemin halifesi Mu’tasım çözümü Türkler için yeni bir garnizon şehri kurmakta bulmuş. İnşaat, Türk kumandanlarından Eşnâs et-Turki’nin başkanlığında ki bir heyetin tespit ettiği, içinde bir hıristiyan manastırı ile Sasaniler’den kalma harabelerin yer aldığı alanda başlatılmıştır. Bu inşaat işlemlerinin başlangıcı için Bağdat, Basra, Antakya, Şam ve Mısır bölgelerinden mühendisler, ustalar, işçiler ve çeşitli malzeme getirildi.

Samarra Şehrinin Planlaması Nasıldı?

Şehrin merkezinde ulucami, etrafında çeşitli mesleklere ait çarşılar yer alırdı. Mahallelerin tanziminde ise önceki İslam şehirlerinde uygulanan kabilevi temelin aksine Türk kumandanları ve onların birlikleri esas alınarak merkezin 4 km. güneyindeki Matire köyü bu tarihlerde cephede olan Afşin, 10 km. batısındaki Sasani harabeleri civarı Eşnâs ve kuzeydeki çöl tarafları Hâkān Urtûc birliklerine tahsis edildi. Mahalleler geniş caddeler ve boş alanlarla birbirinden ayrılıyordu. Her semtin kendi içinde camisi, hamamı, çarşısı ve pazar yerleri bulunuyordu. Bu bölgelere daha sonra Vezîriye, İstablât, Belküvârâ, Müşerrefe ve Mütevekkiliye semtleri de eklenince şehir sekiz ana bölümden oluşur hale geldi. Başlangıçta bir hilâfet sarayı planlanmadı; Mu‘tasım orada oturmaya karar verince Hâkān Urtûc’un yaptırdığı ve çok beğendiği Hâkān Sarayı’nı kullanmaya başladı. Samarra altı büyük ana cadde üzerine kurulmuştu. En büyük caddesi, üzerinde Hâkān Sarayı’nın, Dîvânü’l-harâc gibi kamu binalarının, üst düzey sivil bürokrat evlerinin, ulucami ve merkezî çarşının bulunduğu, Bağdat’taki ana caddeden en az beş kat daha büyük olan 54 m. genişliğindeki Şâriu a‘zam’dı. Şehir temelde ordugâh mahiyetinde olduğundan Askerü’l-Mu‘tasım (Askerisâmerrâ) diye de isimlendirilmekteydi.

Mu’tasım’ın ölümünden sonra şehir ekonomik gelişmeler sonrası askeri bir kamp olmaktan çıkıp gerçek bir şehir haline gelmiştir. Bu dönemde çok fazla imar faaliyetleri yapılmıştır. Samarra Ulu Cami artan nüfusa yetmemesi nedeniyle yenilendi yirminin üzerinde saray ve köşkler yapıldı. Çarşılar kuruldu, boş alanlar doldu ve nüfus çok hızlı bir biçimde arttı.

samarra şehrindeki eski evlerden birinin duvarındaki alçı süsleme

Şehrin Siyasi Yapısı

Türk kumandan baskılarının nedeniyle Samarra’nın 15km. kuzeyinde Ca’feriye adında bir merkez teşkil edildi ve buraya bütün devlet kurumları taşındı (246/860). Ancak iki şehir arasında ki boş alan artan nüfus dolayısıyla dolunca iki şehir birleşti. Türkler için yapılan garnizon şehir Samarra artık bir başkent haline geldi. Türk kumandanlar baskı kurarak hilafeti yönetir duruma geldi. Artık Abbasi yönetimi Türkler’in eline geçmiş durumdaydı. Ardından bu duruma dur demek isteyen Mu’temid-Alellah hilafet merkezini tekrar Bağdat’a taşıdı. Böylece Türk kumandanlarının nüfuz mücadelesi, Bâbek ve Zenc isyanları ve ekonomik sıkıntılarla geçen, sekiz halifenin görevde kaldığı elli altı yıllık Sâmerrâ dönemi sona ermiş oldu.

Samarra Şehrinin Yıkılışı

Bağdat’ın tekrar merkez olmasından sonra hızla gerileyerek kısa zamanda küçük bir köy haline geldi. X. yüzyılın ortalarında Sâmerrâ’ya uğrayan Makdisî burasının çok az insanın yaşadığı, herhangi bir bayındırlığı olmayan harap bir köy olduğunu söyler (Aḥsenü’t-teḳāsîm, s. 122-123). 1300 yıllarında büyük bölümü yıkılan şehir, bugün 57 km2’lik bir sahaya yayılan kalıntılarıyla İslâm döneminin en geniş ve en önemli arkeolojik alanlarından biridir (Ernst Emil Herzfeld tarafından gerçekleştirilen kazıların sonuçları Die Ausgrabungen von Samarra adıyla 1923-1948 arasında Berlin’de altı cilt olarak yayımlanmıştır).

Total
0
Shares
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Önceki

J. J. Abrams Hakkında Mini Biyografi

Sonraki

Veba hastalığı, nam-ı diğer kara ölüm : 1346'ların Biyolojik Silahı