TANRI’NIN OĞULLARI

İmge, bizzat bir örtme-örtünme aracıyken klasik ve modern batı medeniyetinin ürettiği sanatlar içinde kendini bir pornografi malzemesi olarak bulmuş. Batı insanı en baştan İsa’yı çarmıha gererek ve onu Tanrı’nın oğlu kabul ederek surete büyük önem atfetmek zorunda kaldı ve birdenbire imgesel pornografiye batıverdi. Bilindiği gibi onların tasavvuruna göre İsa çarmıha gerilmiştir, yani mesela boğazlanmamıştır veya başka bir şekilde öldürülmemiştir. Kanaatimce, eğer öyle olsaydı Hristiyanlık ve dolayısıyla Hristiyan sanatı başka bir şekilde gelişme gösterirdi.

Tanrı'nın oğlu

Pornografi deyince bir çeşit “doğrudan tasvir”den söz ediyorum. Gerçeği bütün çıplaklığıyla görürüz pornografide; bu şekliyle o, bakışlarımıza yapılan bir taarruz gibidir; gören, işiten veya okuyan kişiye hiçbir yorum şansı tanımaz. O bizim Tanrımız olma iddiasındadır ve bu iddiasıyla hayatımızda bir yer edinmek ister, yoksa onu algılayamayız. Kilise mimarisi göğe alabildiğince uzanan sivri uçlarıyla bize bir şey anlatmaktadır. İsa’nın ne kadar gerçekçi bir tasvirini görürsek kilisenin içindeki sanatı o kadar başarılı buluruz. Heykeltıraş taşı ne kadar ayrıntılı işlerse o kadar muazzam bir iş yapmıştır. Bir cümlede piyanonun bütün oktavlarını kullanan Beethoven’in batı müziğinin en önemli adamı olduğu söylenegelmiştir.

Bütün bu sanatlarda gerçekten de çarmıha gerilmiş bir ruh hali vardır. Çarmıha gerilmek bir yapıya çakılmak ve orada asılı kalmak demektir. Bu anlamda mesela heykeltıraşlık görünüşün en ince ayrıntılara kadar dondurulmasıyla esas itibariyle görünüşe maruz kalan insanın eylemini dondurur, yani onu çarmıha gerer, insanı etkin konuma koymaz. Heykeltıraş zaten heykeli bütün detaylarıyla işlemiştir, imgelerin hepsini kullanmış ve bu alanda gösterdiği pornografi seviyesindeki cesaretle bize bir şey bırakmamıştır.

Batı sanatlarında hem sanatkâr hem de onunla temasa geçen insanlar Tanrılaşır, bir nevi Tanrı’nın oğlu olur. İnancın donuklaşması, ruhun kımıltısız kalması, insanın çarmıha gerilmesi… Bütün bunlar Hristiyan inancındaki kişinin ruhen yaşlanmasına sebep olur. André Gide, Dar Kapı isimli romanında bunu samimiyetle ifade ediyor:

“Daha güvenli bir sesle devam etti:

  • Bir kelime her şeyi açıklayacaktır, neden söylemeye cesaret edemiyorsun?
  • Hangi kelime?
  • Yaşlandım.”

İslami sanatlarda ise bunun tam tersi bir yapı mevcuttur. Resim yerine minyatür ve hat, roman yerine mesnevi vs. koyularak doğrudan tasvirin ve pornografinin önüne geçilmiştir. Böylelikle yaşlanma değil her seferinde yeniden doğma söz konusudur. İmgede çıplaklık ile örtünme arasında seçim yapmak batı ile doğu arasında seçim yapmak gibidir.

Bu yazı ilginizi çektiyse  1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ  yazımıza bakabilir. Ayrıca bizi Instagram ve Twitter’dan takip edebilirsiniz

Total
0
Shares
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Önceki

1950 Felaketi MK-Ultra Deneyi

Sonraki

Gizlenen Beyaz Türk Piramitleri