Bilinene göre Osmanlı’da eşcinsellik (oğlancılık) Orhan Gazi döneminde başlamıştır. Döneminde bu bireyler arasındaki ilişkiden gulâmperestlik olarak bahsedilmiştir. Zamanında esir düşmüş Selanik Başpiskoposu Gregory Palamas, Osmanlı’da eşcinsellik konusunun sık görüldüğünü; esir düşmüş Hristiyan erkeklere yönelik tacizlerin çok olduğunu aktarmıştır.
Osmanlı’da eşcinsellik kimliğine sahip seks işçilerine ‘’hîz oğlanı’’ denmiş ve bunlar devlet tarafından kayıt altına alınıp gözetlenmiştir. Geçimini bu yoldan kazanan erkekler ‘’defter-i hîzán’’ adlı kütüğe yazılmıştır. Bunun yanı sıra orduya hizmet eden eşcinseller ‘’civelek’’ olarak adlandırılmış ve civeleklerin savaşlarda ordunun ihtiyaçlarını karşılamaları için ‘’Civelekler Taburu’’ kurulmuş. Bu taburdaki her bireyi bir yeniçeri sahiplenmiştir.
Bu iddiaya karşılık TDK Tarih Terimleri Sözlüğü‘nde:
Civelek; Yeniçeri Ocağı’na girmeye aday veya yeni girmiş yakışıklı delikanlılardan seçilen, aşçıbaşının yanında çalışan gençlere verilen isim olarak geçmektedir.
Saray çevresinde yetişmiş divan edebiyatçısı eşcinsel şair Enderunlu Fazıl; eserlerinde kadınlardan hoşlanmadığını belirtmiş ve eşcinsellik konusuna hitap eden ‘’Güzel Oğlanlar Kitabı’’ eserini yazmıştır.
Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu, birçok Avrupa ülkesinden çok daha önce eşcinselliğin suç olmadığını belirtmiş ve resmi olarak 1858’de Tanzimat Reformları ile birlikte eşcinselliği suç olmaktan çıkarmıştır.
Eşcinsellik konusunda Osmanlı’dan sonraki atılan adımlar
Avrupa’da eşcinsellik hakları konulu adımı ilk olarak atan 1791 tarihi ile Fransa’dır. Fransa’yı 1793’te Monaco, 1795’te Lüksemburg, 1811’de Hollanda ve 1830’da Belçika takip etmiştir. Ancak Osmanlı’da eşcinsellik uzun bir süre cezasız bırakılmamıştır. 1526 yılında yayınlanan Bozok Sancağı Kanunnamesi’nde eşcinselliğin cezasız kalmayacağına dair ifadelere rastlanıyor.Aynı şekilde Kanuni Kanunnamesi’nde de şöyle bir madde görebilirsiniz: “…Eğer şehirde Türk oğlancıkları döşek (zina) etseler -kadı tarafından- tazir edip (azarlanıp) her birinden 30 akçe cürm (ceza) alınır…” . Şimdi 1858‘e dönelim. 1810 tarihli Fransız Ceza Kanunu’nun esas alındığı 9 Ağustos 1858 günü Ceza Kanunname-i Hümayunu yürürlülüğe girdi. Osmanlı’ya çeviri yoluyla giren bu yasalarda da eşcinselliği suç olarak kabul eden Sodomi Yasaları’ndan herhangi bir belirtinin bulunmadığını görüyoruz. Bu açıdan Osmanlı vatandaşlarının uymakla yükümlü olduğu; önceki ilgili hukuki kaideleri hükümsüz kılan modern bir hukuksal metinle, eşcinselliğin suç olmaktan çıktığını söylemek yanlış sayılmaz.