Kimdi O Konuşan?

Bir saniyeliğine duraksayın. Az önce içinizden ne düşünüyordunuz? Kimdi o konuşan? Halkın inanışına göre içimizdeki ses vicdanımızın sesidir. Hatta bazı filmlerde insanın iç sesi ile girdiği diyaloglar, melekler ve şeytanlarla gösterilir fakat bunların gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Psikolojide içimizden yükselen bu sese “iç ses” ya da “iç monolog’’ adı verilmiştir.

Peki bu iç ses nasıl oluşuyor, gerçekte böyle bir ses var mı? Bu konudaki ilk çalışmalar 1930’lu yıllarda Rus psikolog Lev Vygotsky tarafından yürütülmeye başlanmış. Vygotsky, iç sesimizin yüksek sesle konuşma kabiliyetimizle büyük ölçüde bağlantılı olduğunu ileri sürmüştür. Elektromiyografi ile gözlem yapıldığında da iç ses duyulduğu esnada gırtlağımızın aktif rol oynadığı görüldü.

İç Ses Nasıl Oluşur?

İç sesimiz ile ilgili asıl aydınlatıcı çalışmalar ise 1990’lardan sonra yapılmıştır. İç seslerini çok yoğun duyabilen kişilere nörolojik görüntüleme yöntemi uygulanmış ve beynimizdeki konuşmayla ilgili bölüm Broca’da belirli bir hareketlilik olduğu keşfedilmiştir. Broca bölgesi uyarıcı tekniklerle rahatsız edilmiş, bunun sonucunda ise hem iç ses hem de dış ses üzerinde aksamaların olduğu görülmüştür. Bu konudaki diğer bir öngörü ise British Columbia Üniversitesi’nden Mark Scott liderliğindeki ekibin yaptığı deneyler sonucu ortaya çıkmıştır; bu sonuç, koroler deşarj adı verilen bir beyin sinyalinin iç ses oluşumunda rol oynadığı yönündedir. Koroler deşarj, beynin hareket üretmek için kaslara gönderdiği motor komutun bir kopyasıdır ancak bu kopya sinyal bir hareket üretmez, görevi beynin diğer bölgelerine üretilecek harekete dair bilgi vermektir.

“Neden insanlar bizi gıdıklayabiliyor da biz kendimizi gıdıklayamıyoruz?”

Koroler deşarj, bu gibi soruları açıklamamıza da yardımcı olmaktadır. Sinyal kendi hareketimizi tahmin ediyor ve gıdıklanma duyumuzu etkili bir şekilde iptal ediyor. Aynı mekanizma işitme sistemi üzerinde de mevcut; örneğin, bireyin kafasının içindeki sesle dışarıdan gelen ses eşleştiğinde dış sesin etkisi azalmakta. Bu yüzden iç ses, dış sesin işlenmesindeki sisteme dayanıyor gibi gözükse de aslında işitsel içerik koroler deşarj ile sağlanıyor. Aslında duyma dediğimiz şey de dışarıdan gelen verinin iç ses tarafından kopyalanması sayesinde gerçekleşiyor. Küçük bir bilgi daha verecek olursak herkes iç sese sahip değil. Çoğumuza şaşırtıcı gelecek ancak bu özellik bireyler arasında farklılık gösterebiliyor. İç seslerini yoğun olarak işiten insanlar bu sesi garipsemezken iç seslerini işitmeyen insanlar da sesin olmayışını garipsemiyorlar. Siz iç sesini duyanlardan mısınız?

YAZAR | Begüm Çelik

Total
0
Shares
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Önceki

Konstantinopolis Değil: İstanbul!

Sonraki

Geleneksel Türk Tiyatrosunda Kavuk ve Fes