Dansöz Görünümlü Casus: Mata Hari

Savaşlardan, liderlerden ve stratejilerden bahsederken aslında unuttuğumuz büyük bir ayrıntı var, bu savaşları asıl yöneten casuslar. Kendisini size adamış bir casusa tamamen güvenemezsiniz sonuç olarak casus, alehinize iş yapıp savaş savaşın seyrini değiştirir ve sizi dünya sahnesinden siler atar.

casus

Durum böyle olunca çok güçlü bir güven bağınız olması casusun kendini size adamasından daha iyi olacaktır. Margaretha Geertruida Zelle’de bu bahsettiğim güven duyulan casuslardan birisi olacaktır.

Bir casusun doğuşu?

Hindistan’ın Malabar sahil köyünde doğan bu kadının babası din sınıfındandı annesi de tapınakta çalışan bir rakkaseydi. Kendisi de küçük yaşlarından itibaren Kanda-Swayn tapınağında kutsal dansçı olmuştu. Bu tapınağın Baş rakkasesi, Mata Hari’de olağanüstü yetenek sezdi ve Tanrı Siva’ya kendisini adamasını istedi.

Umarım bu yalana kanmadınız, kendisi bir casus, yalanı en gerçekçi şekilde söylemeli ve yalanındaki kişi olmalıydı. Mata Hari ismi de bir nevi mahlasıydı, Malay dilinde şafağın gözü anlamındadır. Tamamıyla kusursuz bir kurgu. O dönem Oscar ödülleri verilseydi şüphesiz en iyi kadın oyuncu ödülü Margaretha’ya verilirdi. Aslen Hollandalı olan Margaretha’nın babası tüccar annesi ise o bölgenin hatrı sayılır elitlerindendi.

Anaokulu ve ilkokul öğretmenliği eğitimi alırken okul müdürü’nün Maegaretha’ya olan ilgisinden bazı skandallar yaşamıştı ve okulunu bırakmak zorunda kalmıştı. 18 yaşına geldiğinde ise Hollanda’nın bağnaz ve tutucu oluşundan sıkılmış olsa gerek bir evlenme ilanına cevap verip Hollanda sömürüsünde olan Endonezya’da bulunan ordu mensubu olan Rudolf ile evlendi. Bu evlilikten bir oğlu birde kızı oldu fakat oğlu 1 kızı da 21 yaşındayken öldü. Sorunlu olan evliliği de birkaç yıl sürmüştü.

Ayrıldıktan sonra maddi olarak problem yaşayan Margaretha 1905 yılında Java’lı Prenses Mata Hari olmuştu. Bu isimle dansözlük kariyerine başlayan Margaretha dansında cesur, cilveli, korkusuz ve bir o kadar da cazibeli figürleri estetik ve kıvrak bir şekilde kullanıyordu. Bu yüzden de ünü kısa sürede duyulmaya başlandı. Dansını sergilemek için turne yapmaya bile başladı.

casus

Adını Avrupa’nın birçok ülkesinde bahsettiren Mata Hari, Berlindeyken 1. Dünya Savaşı patlak verdi. Bu yüzden hemen şehirden ayrılamadı. İşini yapamadığı için para da kazanamıyordu ve alacaklılar mülklerine el koymuştu.

Berlindeyken birlikte olduğu kişiler yüzünden İngiltere istihbaratı tarafından şüpheli durumuna geldi ve gözaltına alındı. Casusluk ile suçlanırken casusluk teklifi almıştı ve kabul etti. Casusluk teklif eden kişi ise bu durumu yalanladı fakat Mata Hari halen daha onun için çalıştığını düşünüyordu.

Bu olay Almanya’nın bazı kesimlerinde duyuldu ve Almanlar bu fırsatı kaçırmadı. Alman safına geçerek artık Almanya’nın casusu olmuştu. Casusluğa ilk eğitimle başladı ve eğitimini başarıyla tamamladı. Eğitiminin ardından Paris’e giderek dansözlük kariyerine kaldığı yerden devam etti.

O dönem İngilizler ile ittifak olan Fransızlar tarafından da şüpheyle karşılandı ve İspanya’ya gönderildi. İspanyada da yüksek rütbeli bir askerle tanıştı. Dansöz olduğu için düşman ordularının üst düzey askerlerini biliyor ve tanıyordu. Rütbeli askerler ile yatıp kalkma olaylarının tamamı da casusluk içindi. Bir erkeği en savunmasız anında yakalıyordu ve gerekli tüm istihbaratı alıyordu. Tabi bu durum Fransız askerleri tarafından casus olabileceği anlamına gelmişti bir kere.

Mayıs 1917’de Paris’e dönmek için yola çıkan Mata Hari daha Paris’e varmadan Madrid’de bulunan Alman askeri ateşesi von Kalle, Alman casus teşkilatına bir telsiz göndermişti. Bu telsizde H21 kodlu ajana Paris National d’Escompte yoluyla o dönemin İspanya’sının para birimi olan pezetasıyla tam 15 bin pezetalık havale göndermesini bildiriyordu.

Bu mesaj hiç umulmayan bir şekilde Eiffel Kulesine de iletildi. Daha doğrusu sinyali Eiffel Kulesi yakaladı. Mesaj açılınca öğrenildi ki H21 kodlu casus Mata Hari’ydi. Bunun üzerine Mata Hari yakalanıp 15 Ekim 1947’de 15 silahlı asker kurşuna dizilerek idam edildi.

İdam sırasında gözünü bağlattıymayan ve bakışlarındaki korkusuzlukla Fransız askerlerini bile tedirgin eden bu kadın idamını beklerken hücresinde şarkılar söyleyip birbirinden farklı danslar ediyordu. Zaten yapacağını yapmış, birçok Fransız istihbaratını Alman askerlerine vererek onlarca Fransız askerini öldürtmüştü.

O dönemlerde casusluk işlerini kadınların yaptığı görülmüş bir şey değildi. Hele ki böyle yöntemlerde bir casusluğu kimse hayal bile etmezdi. Askerlerin çoğuyla yatmıyordu bile, sadece sarhoş edip birçok bilgiye ulaşıyordu. Zavallılar’da o ününe ün katmış Mata Hari ile yattığı düşünürken Mata Hari istihbaratı gerekli yerlere çoktan ulaştırmış oluyordu.

Dansıyla hayran bırakan, güzelliğiyle göz kamaştıran, masallardan gelmişçesine cazibesi bulunan bir kadın koskoca Fransa’yı az daha bozguna uğratacaktı. Öldürüldüğünde ise yüzünün güldüğü bazı kişiler tarafından şiddetle savunulmakta. Mata Hari öldükten kısa süre sonra 1. Dünya Savaşını Almanlar çok kötü bir şekilde kaybetti ve Fransa’nın bulunduğu ittifak bu savaşın galibi oldu.

Mata Hari öldürülmeseydi çok eminim ki Fransa’dan en büyük istihbaratları toplayıp, Alman yetkililere bildirerek savaşın gidişatını değiştirecekti. Tarih keşkeyle benceyle malesef ki okunmuyor ama Mata Hari gibi cesur isimleri de asla silmiyor.

Eğer bu içerik ilginizi çektiyse 11 Eylül Saldırıları yazımıza göz atabilir, ayrıca bizi Instagram ve Twitter üzerinden takip edebilirsiniz.

Total
0
Shares
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Önceki

Çevre Bilincimizi Arttıracak 5 Yeşil Kitap Önerisi

Sonraki

Otoriteye İtaat Deneyi (1961)