İnsan bedenindeki bütün sistemler, birbiriyle ortak bir uyum içinde çalışırlar. Zihinsel, duygusal, davranışsal ve spiritüel faktörlerin sağlığı doğrudan etkileyebileceğine dair güçlü kanıtlara ulaşılmıştır. Hayatlarından memnun olan, sorunsuz, rahat yaşam süren insanların bedenleri de buna uyum sağlayacağı gibi, bazı zihinsel durumların da bedenimizdeki biyolojik işleyişi olumsuz etkileme özelliği de vardır.
Zihnin Bedende ki Etkisi
Ağır sorumlulukları olan kişilerin sırt ağrısı çektiği, önemli sunumlardan önce bazı kişilerin vücudunda kızarıklık oluştuğu, bazılarının da sinirlenince kaşınmaya başladığı görülür. Karşılaştırma yapılacak olursa, sıkışmış veya bastırılmış duyguları olanların, duygularını özgürce ifade edenlere kıyasla, fiziksel sağlığı kötüye doğru gitmektedir. Zamanla kronik-psikolojik stres, vücudun hormonal ve immünolojik düzeyde çalışma şeklini değiştirerek kanser ve kardiyovasküler hastalığın gelişimine ve ilerlemesine neden olabilmektedir. Acı verici duyguları keşfetmez ve bunlarla uğraşmazsanız, vücudun kendini iyileştirme yeteneğini fiziksel olarak bozabilecek temel bir kaygı, depresyon veya öfke duygusu oluşturabilirler.
Zihin, vücudumuz için ne bir tedavi, ne de öldürücü bir ilaçtır. Her türlü duygusal birikimlerin insanları kansere karşı güçlü ya da yatkın bir hale getirdiğine yönelik yeterli bir kanıt yoktur. Yalnız bu çeşit iddialar,
‘pozitif düşünceye’ yönelik iyi niyetler olarak alınabilir. Çoğu hekim, zihin ve beden tıbbına yönelik yaklaşımları tam olarak kavrayamadığı için bu konuya şüphe ile bakmaktadırlar.
Bunun yanında, şu zamana kadar yapılan araştırmaların çoğu ortak noktaya varmıştır. Örneğin, 1960’larda Amerikan Deniz Kuvvetleri üzerinde yapılan klasik bir çalışmada, yaşamlarında boşanma, mekan değişikliği, iş kaybı ve buna benzer ciddi değişiklikler geçiren erkeklerde, bu üzücü tecrübeleri takip eden aylarda ciddi şekilde hastalanma ihtimallerinin arttığını göstermiştir. Hatta araştırmacılar, emeklilik, evlilik gibi bir kayba sebep olmayan kutlama niteliğinde olan olayların bile, beraberinde getirdiği değişiklikler nedeniyle kötü etkilere sebep olabileceğini görmüşlerdir. Fakat buna rağmen, son dönemde yapılan bir çok araştırmada, stres verici olaylarla hastalık arasında doğrudan bir ilişki bulunamamıştır. Fakat bu stresin konu ile alakasız olduğunu göstermemiştir. Stres verici olaylar bireylerde farklılık gösterebilir.
Sonuç olarak zihin-beden ilişkisi, bir risk taşımamakla birlikte hala varsayım olarak
değerlendirilir.
Bu yazı ilginizi çektiyse Otoriteye İtaat Deneyi (1961) yazımıza bakabilir. Ayrıca bizi Instagram ve Twitter’dan takip edebilirsiniz